
Ataşehir Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin, ülkemiz Kadınlarının seçme ve seçilme yasasının yıl dönümünde düzenlediğimiz törene Katılan Senanur Düzcü; “Bugün burada sadece bir hakkın tarihinden değil, bir hakkın yarattığı toplumsal etkiden bahsetmek istiyorum. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildiğinde, aslında sadece sandıkla ilgili bir hak verilmedi. Toplumda kadına düşünme, sorgulama, karşı çıkma ve değiştirme hakkı verildi. Çünkü bu hak şunu söyledi: Kadın karar verebilir, kadın söz sahibidir. Kadın bu toplumun eşit yurttaşıdır. “Kadın nerede söz sahibiyse, orada toplum daha adil, daha güçlü ve daha özgürdür” dedi.
“TÜRKİYE’DEKİ KADINLAR MİLLETVEKİLİ OLABİLMEK İÇİN İLK ADIMI 1923’TE ATMIŞLARDI”
Senanur Düzcü konuşmasının devamına şunları söyledi:
“BİZİM HAKKIMIZDA BAŞKALARININ KARAR VERMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”
5 Aralık Ataşehir Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin ülkemiz kadınlarına seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 91.yılını kutluma törenine katılan Senanur Düzcü, günün anlam ve önemi üzerine yaptığı konuşmasında; “Bugün burada sadece bir hakkın tarihinden değil, bir hakkın yarattığı toplumsal etkiden bahsetmek istiyorum.
.jpg)
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildiğinde, aslında sadece sandıkla ilgili bir hak verilmedi. Toplumda kadına düşünme, sorgulama, karşı çıkma ve değiştirme hakkı verildi. Çünkü bu hak şunu söyledi: “Kadın karar verebilir, kadın söz sahibidir. Kadın bu toplumun eşit yurttaşıdır.”
Ve bu mesaj sadece siyasette kalmadı. Evde, işte, okulda, sokakta… kadının konumu derinden değişmeye başladı. Mesela bir kadın “Ben de çalışmak istiyorum” dediğinde, kimse şaşırmamaya başladı. Bir kız çocuğu “Büyüyünce avukat olacağım, doktor olacağım” dediğinde, “Olmaz” demek ayıp hale geldi. Bir kadın dernekte veya okul kulübünde yönetime aday olduğunda, bunun garipsenmediği bir toplum oluştu.
İşte bu yüzden seçme ve seçilme hakkı, sadece siyasi bir hakkın ötesindedir; kadının toplumsal kimliğini eşitleyen bir haktır.
Ama bugün hala şu gerçekle karşı karşıyayız:
Evet, haklarımız var. Ama bu hakların yansıması olan temsil gücümüz hala eksik. Siyasette, STK’larda, belediye meclislerinde, yönetim kurullarında.
.jpg)
muhtarlıklarda kadın oranı erkeklerin çok gerisinde.
Peki bu neden önemli? Çünkü biz masada yoksak, bizim hakkımızda başkaları karar verir. Bunu günlük hayattan çok basit örneklerle düşünebiliriz: Bir şehir planlanırken aydınlatma yetersiz bırakılırsa, “Akşam eve gelmek güvenli mi?” sorusunu erkekler değil kadınlar hisseder. Bir iş yerinde doğum izni politikası yapılırken masada kadın yoksa, ihtiyaçlar havada kalır. Bir okulda kız öğrencilerin yaşadığı sorunları erkek ağırlıklı bir yönetim fark etmeyebilir.
Kadının olmadığı bir karar, eksik bir karardır. Kadının temsil edilmediği bir toplum, yarım konuşan bir toplumdur.
Bir ülkede alınan her karar kadınların yaşamını etkiler: eğitim politikaları, çalışma koşulları, sağlık, ekonomi, ulaşım…
Bu kararların alındığı masada kadın yoksa, sonuçlar da kadınların ihtiyaçlarını tam olarak yansıtamaz. Örneğin bu zamana kadar yapılan sağlık çalışmaları, ilaç üretimi çalışmalarının hepsi erkek fareler üzerinde denenerek piyasaya sürüldü, dişi fareler hormon düzensizlikleri bahane edilerek bu deneylere dahil edilmedi ama bu ilaçları kadınlar da kullanarak sağlığına kavuşmayı umdu. Bu durum kadınlarda yan etkilerden daha çok etkilenme, tedavi süresinin uzaması ya da etkisinin az olması gibi sonuçlara sebebiyet verdi.
Yani mesele sadece siyasette sandalye sayısı değil. Mesele bir kadının “Ben de karar verebilirim!” diyerek adım atması. Mesela bir kadın bir öğrenci kulübünde başkan olduğunda, başka kızların “Ben de yapabilirim!” demesi. Bir kadın bir STK’da söz aldığında, onu izleyen genç kızların cesaret bulması. Bir kadın şirket yönetimine girdiğinde, orada çalışan kadınların koşullarının iyileşmesi.
Çünkü bir kadın bir masaya oturduğunda oraya yalnız gitmez, oraya gitme cesaretiyle diğer kadınlara umut olur.
Bu yüzden bugün bir söz vermeliyiz:
Haklarımızın sadece kâğıt üzerinde kalmasına izin vermeyeceğiz. Sözümüzü saklamayacağız. Bizim hakkımızda başkalarının karar vermesine izin vermeyeceğiz.
Biz bu toplumun yarısıysak, sözün de yarısını biz söyleyeceğiz. Kararın yarısını biz vereceğiz. Gücün yarısını biz taşıyacağız.
Ve şunu güçlü bir şekilde söyleyeceğiz:
“Kadın nerede söz sahibiyse, orada toplum daha adil, daha güçlü ve daha özgürdür.” Diyerek konuşmasını tamamladı.


































Yorum Yazın