Bu soruyu her Ramazan ayında kendimize sormamız gerekir. Çünkü kurulan iftar sofraları şatafattan öteye, hep belli insanların davet edilmesiyle şekilleniyor. Bu da yetmezmiş gibi sosyal medyada paylaşımlar yaparak çok büyük bir marifetmiş gibi lanse etmeye çalışılıyor.
Her etkinlikte, “Bir elin verdiğini diğer elin görmemesi gerekir” ifadelerini kullananlar neden böyle bir reklama ihtiyaç duyduklarını anlamış değilim.
Hâlbuki ihtiyacı olan ve ulaşılamayan o kadar insan var ki, kendi imkânlarıyla baş başa kalıyor. STK’lar ve siyasi partilerin dağıttığı bir koli ne kadar yokluk derdine derman olur. Bu dağıtımlarda siyasi partilerin mahalle temsilcilerinin belirlediği hanelere, STK’larda kendi üyelerinin tespit ettiği büyük çoğunluğu yine kendi çevrelerinden olan kişilere gidiyor.
Ne acıdır ki insanlar bir koli yardım almak için kapıları çalmaya devam ederek talepte bulunuyorlar. Sonuçta bir haftalık yardım paketinden sonra bu insanlar geri kalan günlerini nasıl geçiriyor diye hiçbir yardım yapan kurum ve kuruluşlar bunu sorgulamıyor.
Ramazan bereketi, kurulan şatafatlı sofralarla gösteriş olmaktan çıkarılıp gerçekten ihtiyacı olan kişilerin tespit edilip sofralarını donatmakla, bir nebze de olsa yoksulluklarını gidermekle olur.
Ramazan bereket, birlik, beraberlik ve kardeşliğin pekiştiği aydır diye, her sofrada ve her etkinlikte dile getirenler bu konuyu acaba neden düşünmediklerini merak ediyorum.
Umarım bu tür şatafat gösterilerin sona ereceği, ihtiyaç sahibi olanların fark gözetmeksizin kucaklanacakları bir Ramazan ayını yaşamak dileklerimle, Ramazan bayramınızı kutlar, esenlikler sağlıklı günler dilerim.
Saygılarımla
Yorum Yazın