© Gazete Ataşehir 2020

Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş’ın İBB Meclisi’nde yaptığı konuşma

“Seçimlere katılmasında sakınca görülmeyen kişileri halkın iradesiyle seçildikten sonra görevden almak, yerlerine kayyum atamak ne demokrasiye ne de vicdanlara sığıyor”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kasım Ayı 1. Oturumu Meclis 1. Başkanvekili Nuri Aslan başkanlığında Saraçhane’deki belediye binası meclis salonunda gerçekleşti.

Oturumda söz alan Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 86. yıl dönümünde andıklarını kaydederek, “Burada seçilmiş bir Türk kadını olarak duruyorsam bunu Atamızın, Atatürk’ün bize kazandırmış olduğunu gururla ve mutlulukla bu kürsüden söylemek zorundayım. Ruhu şad olsun. Onunla birlikte ülkemiz adına mücadele eden tüm şehitlerimizin, kahraman gazilerimizin de ruhları şad olsun. Kadınlar adına selamlıyorum. Saygılarımı ve minnetlerimi sunuyorum.” dedi.

“KADINLARIN VAR OLABİLDİĞİ TEK REJİM CUMHURİYET”

Atatürk ve kıymetli silah arkadaşlarının mücadeleleriyle kazanılan Cumhuriyet değerlerine sahip çıkacaklarını aktaran Dedetaş, “Baktığınızda erkekler bütün rejimlerde var olabiliyor. Kadınların var olabildiği tek rejim Cumhuriyet. O yüzden biz kadınlar olarak Cumhuriyete sonuna kadar sahip çıkacağız.” şeklinde konuştu.

“Seçildikten sonra Üsküdar Belediyesi’nde bir kadın belediye başkanı olarak değil daha sonra aldığımız rollerde üst yönetimde, daha önce Üsküdar’da hiç olmayan kadın başkan yardımcılarımızı da göreve getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz.” diyen Dedetaş, Üsküdar’a kadın-erkek demeden liyakat bazlı, eşit bir şekilde hizmet etmenin onurunu ve mutluluğunu yaşadıklarını ifade etti.

“MİLLETİN EGEMENLİK HAKKINI GASP ETMEYE YÖNELİK BİR OPERASYONLA KARŞI KARŞIYA KALDIK”

TUSAŞ’a yapılan terör saldırısında 5 canımızı şehit verdiğimizi hatırlatan Dedetaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Teröre karşı dimdik karşısında duracağımızı tüm komşularımıza ilan ettik. Cumhuriyet’in kurulduğundan bu yana vatanımızın birliği, bütünlüğü mücadelesine ilişkin görev bizlere düşüyor. 30 Ekim sabahı 29 Ekim coşkumuz gölgede kaldı; çünkü Cumhuriyet’e ve demokrasiye hiç yakışmayan, milletin egemenlik hakkını gasp etmeye yönelik bir operasyonla karşı karşıya kaldık. Esenyurt Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Özer, yıllarca ülkemize hizmet vermiş, akademisyen kimliğiyle pek çok önemli çalışmaya imza atmış, devletin çeşitli kademelerinde üst düzey görevler yapmış bir isim. Seçilmiş bir belediye başkanı olan Sayın Özer’in, vicdanlarda karşılık bulmayan suçlamalarla tutuklanması ve Esenyurt halkının iradesinin hiçe sayılarak belediye yönetimine kayyum atanması, kabul edilebilir bir konu değildir. Kaçma ihtimali olmayan, nüfusu 1 milyona yaklaşan bir ilçenin belediye başkanlığı gibi önemli bir görevi yürüten Özer’in şafak baskınıyla gözaltına alınması şüphesiz tarafsızlık ilkesine de zarar veren bir manzaradır. Süreç içerisinde, gizli tanıklar gibi suç yaratmaya dönük uygulamalar yapıldığını da gördük. Tüm bunlar, hukuka duyulan güveni sarsan bir olay olarak tarihimize geçiyor ne yazık ki. Toplum vicdanını yaralayan bu tür uygulamalar, adalet ve hak kavramlarının aşınmasına sebep oluyor.”

“TÜRLÜ BAHANELERLE SEÇİLMİŞLERİ GÖREVDEN ALMAK KABUL EDEBİLECEĞİMİZ BİR DURUM DEĞİLDİR”

Esenyurt belediyesine kayyum atanmasının sadece bir siyasi parti ve kayyum ataması olmadığını, aynı zamanda devletin itibarını sarsan bir olay olduğunu vurgulayan Sinem Dedetaş, “Dış ilişkiler, ülkenin ekonomisi, birliği, dirliği birbirine bağlı bir ekosistem. Hukuk olmadığı zaman her sistem bundan bir şekilde etkileniyor. Başta vatandaş olarak kaygı seviyemiz ayyuka çıkıyor. Bu sadece bir partinin başına gelmiştir, ya da Esenyurtlunun sorunudur diye bakmak doğru değil; hepimizi ilgilendiren çok ciddi bir olay. Esenyurt Belediyesi’ne yapılan hukuksuz operasyondan çok kısa bir süre sonra, bu siyasetin devamı olan uygulamaların sürdürüldüğünü de üzülerek gördük. Mardin Büyükşehir Belediyesi, Batman Belediyesi ve Şanlıurfa’ya bağlı Halfeti ilçe belediyesine yapılan operasyonlar ve kayyum atamaları halk nezdinde de büyük bir tepki doğurdu. Türlü bahanelerle seçilmişleri görevden almak hiçbir şekilde kabul edebileceğimiz bir durum değildir ve halkın iradesini sarsan bir durumdur. Seçimlere katılmasında sakınca görülmeyen kişileri halkın iradesiyle seçildikten sonra görevden almak, yerlerine kayyum atamak ne demokrasiye ne de vicdanlara sığıyor. Terör elbette ciddiyetle ele alınması gereken ve kararlılıkla mücadele edilmesi gereken bir konudur. Bununla birlikte ‘terör’ sözcüğünü bu şekilde siyasi bir sopa olarak kullanmak ve milletin iradesini gasp etmek adına bir araç haline getirmek, kavramların içinin boşalmasına da sebep olmaktadır.“ dedi.

“BU OPERASYONDAKİ AMACIN, SİYASETİ YARGI ELİYLE DİZAYN ETMEK OLDUĞUNUN FARKINDAYIZ”

Dedetaş, “Unutmamalıyız ki hükümetler geçicidir, baki olan Cumhuriyetimiz ve yüce devletimizdir. Demokratik yaşama zarar veren, milletçe bütünlüğümüzü bozmaya yönelik olan her türlü girişime topyekün karşısında duracağımızı da tekrar söylemek isterim. Kayyum siyasetinin normalleşmesini asla kabul etmiyoruz. Sadece CHP’li ya da muhalif belediyeler için değil, halkın oyuyla seçilmiş hiçbir siyasinin, bahanelerle görevden alınmasını kabul etmeyeceğiz. Cumhuriyet iradesine ve halkın iradesine saygı göstermek, siyasi arenadaki tüm aktörler için bir zorunluluktur. Bu operasyondaki amacın, siyaseti yargı eliyle dizayn etmek olduğunun farkındayız. CHP’li belediyelerin halkta karşılık bulan çalışmaları ve CHP’nin iktidar yürüyüşünün yarattığı rahatsızlık, bu hukuksuz uygulamalara sebep oluyor.” diye konuştu.

“BU KONU GERÇEKTEN YÜCE TÜRK MİLLETİNE HİÇ YAKIŞMIYOR”

“Narin kızımızın vahşice katledilmesini daha hazmedememişken ve daha çözülmemişken, ‘Yenidoğan Çetesi’yle karşı karşıya kaldık.” diyen Dedetaş, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Para uğruna bebeklerimizin canına kast eden yapıların olduğunu gördük. Bu gerçekten ahlaki bir çöküşü sembolize ediyor.

Bakü’de bir ziyaretim sırasında bir konuşma geçti oradaki televizyon sahiplerinden biriyle. Bakü’de ciddi derece bir dilencilik sorunu olmuş bir zamanlar. Cumhurbaşkanı çıkmış sadece ‘Bu bize yakışmıyor.’ demiş. Para uğruna bebeklerin öldürülmesi bize yakışmıyor. Bunun karşısında olmamız ve unutturmamamız lazım. Bunun için tüm siyasileri, görevi olanları, yetkilileri doğru davranmaya, bu olayların bir daha yaşanmaması için doğru yapmaya çağırıyoruz. Bu konu gerçekten yüce Türk milletine hiç yakışmıyor. Biz bu değiliz. Biz bebeklerin canını para için alamayız. Masum çocukları öldüremeyiz. Nasıl bugün İsrail’in yaptığı zulümde Filistinli çocuklar için hepimiz ses çıkarıyorsak, kendi bebelerimiz için de lütfen bu sesi çıkaralım. Saygılarımla.”

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER